İLİŞKİLİ HABERLER
Akpınar: Rüzgâr işinin en çok felsefesi beni mutlu ediyor
Hedeflerimizde hepimiz intikaya uğradık
Avrupa’nın en iyi ikinci rüzgârı bizde ama yeterince kullanamıyoruz!..
Saçlarını uzattı, vejetaryen oldu, her gün yoga yapıyor
Bu sektöre 325 milyon euro yatıracağız
Akpınar: Rüzgâr işinin en çok felsefesi beni mutlu ediyor
ŞELALE KADAK
06.12.2009
İki ortağıyla birlikte 3 yıl önce ilk rüzgâr santralını kuran Muzaffer Akpınar, elle tutulmayan değerleri olan bir sektörde olmanın mutluluğunu yaşıyor ve “Bergama’dan sonra Çeşme’deki yeni tesis 3 hafta sonra devreye girecek” diyor
Kopenhag’ta yarın başlayacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı öncesi çevreye duyarlı bir gazeteci olarak herhalde beni röportaj için Muzaffer Akpınar’dan başkası mutlu edemezdi. Ne de olsa Dost Enerji’nin kurucu ortağı Akpınar’ın rüzgar gülleri sayesinde şu anda tam 30 bin otomobilin çevreye verdiği zarar karşılanıyor ve yılda 113 bin ton karbon salınımı engelleniyor. İklim değişikliğinin Türkiye’nin başına neler açacağı ne yazık ki yoğun gündem nedeniyle bir türlü konuşulmuyor, tartışılmıyor. Devletin izleyeceği politika ve küçük büyük tüm şirketlerin değiştirmek zorunda olduğu iş yapış şekilleri bir türlü gündem oluşturmuyor. İyisi mi biz bugün yaptığı işin kâr boyutu bir yana, dünyanın daha da ısınmasını engellediği için çiceği burnunda rüzgarcı Muzaffer Akpınar’a projeksiyon tutalım. Dikkatli okurlar bilir ki, Muzaffer Akpınar hakikaten efsane sayılabilecek bir CEO iken Turkcell’de, istifa ederek iş yaşamında bambaşka bir pencere açtı. 2007 yılıydı. Kendine ait Portmobil isimli bir şirketi olan Akpınar, Turkcell’in kurucularından MV Holding’in sahibi Murat Vargı’yı ikna ederek ve de yanlarına Turkcell’deki ekip arkadaşı Ruhi Doğusoy’u da alarak Dost Enerji’nin temellerini attı. Bu ekip bundan sonra rüzgar santralları kuracak ve rüzgar enerjisinde hızla büyüyerek Dost Enerji’yi iddialı şirketlerden biri haline getirecekti. Nitekim söylediklerini yapmaya başladılar ve Bergama’da lisansı olan Alman İnnores’i satın alarak işe koyuldular. Bu santral şu anda çalışıyor ve Dost Enerji ikinci santralını da Çeşme Kocadağ’da önümüzdeki haftalarda faaliyete geçiriyor. Ailenin fonlarıyla yürütülen Muzaffer Akpınar Vakfı’yla da bugüne kadar 20 ilköğretim okulu, sağlık merkezleri, kütüphane, spor merkezleri pek çok önemli hayır işlerine imza atan ama bunlardan asla söz etmeyen Akpınar’ı daha yakından tanımak ve rüzgar enerjisinde yapacaklarını öğrenmek için lütfen röportaja buyurun…
Aralık 2006’da rüzgar güllerinin cazibesine kapılmıştınız. Siz ve iki ortağınızın telekomünikasyon sektöründe ciddi tecrübesi var. Zorlanmadınız mı başlangıçta? Üçüncü yılı kutluyoruz. Demiştik ki biz telefondaki tecrübelerimizden dolayı sokakta teknoloji yönetmeyi biliyoruz. Rüzgar santrallarında bir saha orada, bir saha burada ve hepsi bir şebeke içinde çalıştığından ve de çok da teknoloji ve inovasyona açık olduğundan biraz telekoma benzettik. Doğru, üçümüzün de bilmediği bir sektördü enerji. Bilmeden bir işe atlamak, yeni bir denizde gidip de yüzmeye başlamak zor bir şey ama galiba bilmediğimiz şeyleri daha önce de yapma tecrübemizin olması fırsat ya da konfor oluşturdu. Biz telekoma başladığımızda da hiç telekomcu yoktu içimizde. Tekstilden telekoma geçmiştik ama yaptık.
Enerji işi sizi niye bu kadar çok heyecanlandırdı? Yenilenebilir enerji olması sanıyorum. Çok heyecanlanıyorum. Aslında tesadüfi başladı. O günlerde Alaçatı’da dalga sörfü yaparken, Bozcaada’da dalarken iki tane tesis görürdüm. Türkiye’nin ilk iki yap-işlet-devret tesisi buralarda kurulmuştu. Hep düşünürdüm niye başka yerlerde yok diye ama tabii başka işlere çok yoğunlaştığımdan derinlemesine bakma fırsatım olmamıştı. Ne zaman biraz kafamızı kaldırıp baktık. İşte o zaman gördük. Dedik ki biz bu teknolojiyi yönetebiliriz. İkincisi de burası regüle bir ortam. Bir düzenleyici kurumu var. Dolayısıyla burada insanlar lisansla iş yapacaklar.Kurumla şebeke ilişkisi çok önemli.